İsmail Hakkı Demircioğlu / Dostlar Korosu Eski Koristi

İsmail Hakkı Demircioğlu, 1957 yılında Rize Pazar’da doğdu. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarını, yaşamının 20 yılı kendi deyimiyle “hüznün coğrafyasında” Karadeniz, Pazar’ da geçti.

Çocuk denebilecek yaşlarda türkülerle tanıştı. Anadolu’ da yakılan türkülerin hikâyelerinden, melodik yapılarından, şiirsel sözlerinden, makamsal ritimlerinden, müzikal renkliliğinden etkilendi. Karadeniz kültürü ile yetişmesine rağmen Anadolu’ daki bütün geleneksel müzikal renklere tutkulu bir sevgiyle bağlandı.


Çocuk denebilecek yaşlarda türkülerle tanıştı. Anadolu’ da yakılan türkülerin hikâyelerinden, melodik yapılarından, şiirsel sözlerinden, makamsal ritimlerinden, müzikal renkliliğinden etkilendi. Karadeniz kültürü ile yetişmesine rağmen Anadolu’ daki bütün geleneksel müzikal renklere tutkulu bir sevgiyle bağlandı.

Bir Ruhi Su Anma Konserinde onu tanımasını da şöyle anlatmıştı : “… 15 yaşındaydım. Köyde tek eğlencem radyoydu. Budapeşte Radyosu’ nu dinlerdim. İlk kez orada Ruhi Su’ nun sesiyle tanıştım, “Allı Turnam” türküsünü söylüyordu. Türk radyolarında O’ nun sesini duymak mümkün değildi.

Etkilenmiştim sesinden. Sonra lise ve üniversite yıllarında, konservatuvarda okurken Ruhi Su’ yu takip etmeye çalıştım. Ruhi Su’ nun sesinin güzelliği dışında şarkı söylemek için gereken her şey vardı. Hem çok duygulu söylüyordu ve hem de inanarak söylüyordu. Başka bir anlam katıyordu türkülere. Onun için yönetimler ondan çekindiler, yaşadığı şartlar O’nu bu hale getirmişti…”

1980’ de İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuarı Temel Bilimler bölümüne girdi ve 1984’ de mezun oldu.

1984-1985 yıllarında Ruhi Ayangil’ in Türk Müziği Orkestra ve Korosu’nda bas olarak yer aldı.

1986’de Timur Selçuk ile Sarper Özsan’ın çalıştırdığı dönemde, Ruhi Su Dostlar Korosu’na yine bas olarak katıldı.

Ruhi Su, Demircioğlu’ nun da ustası ve rehberi oldu. Ruhi Su ekolünü benimsedi. O da ustası gibi cesaretle metalik sesli bağlama ile değil usta malı olan divan sazı ile türkülerine eşlik etti. Divan sazını ve davudi sesini ustası gibi doğru kullandı,  o da ustası gibi yorumladığı türkülerin hikâyelerini, yaşanmışlıklarını bilerek, değerini hissederek ve duygusunu hissettirerek okudu.

Demircioğlu birbirinin varyantı türküleri seslendirirken hepsinin duygusunu ayrı ayrı yerlerden yüreğinize dokundurur. Bu belki de her müzisyende bulunmayan bir güzelliktir, birbirine bu kadar çok benzeyen parçaları hiç de aynılaştırmadan okumak.

Demircioğlu çok konuşmaz, sesini genelde türkü söylerken duyabilirsiniz.

Hiçbir kalıba girmeyen, kendi kabuğuna sığmayan ve sadece aşığından dinlenilmesi gereken türküleri hatasız yorumlaması ile tanıdığımız derviş meşrepli, mütevazı bir sanatçıdır.

Tek başına çıktığı konserlerde her seferinde artık pek kimsenin yapmadığı bir şeyi yaparak, art arda Ruhi Su’dan türküler söyleyerek,  Ruhi Su’ ya olan sevgisinin ve vefa borcunun da hakkını ödedi.

İsmail Hakkı Demircioğlu bir söyleşide halk müziğimiz konusundaki düşüncelerini şöyle ifade eder:

“…Ben halk müziğinin biraz bozulduğunu da düşünüyorum. Tabi şartlar değişince insanlar da başka şekilde büyüyorlar ve bu da kaçınılmaz oluyor. Türkiye’ nin elli yıl önceki yaşam biçimi yok, zamanla her şey değişiyor, yaşam biçimleri de değişiyor. Batı’ dan çok etkileniyorlar. Yeni kuşak halk müziğini de kendine özgü olarak sunuyor. Türkiye’ de çok iyi icracılar da çıktı, müzik konusunda araştırma yapan insanlar çoğaldı. Halk Müziğimizin biçim değiştirmesi gerekiyor. Başka türlü bir müzik belki ortaya çıkar. Şehirli, sanayi toplumunun müziği gibi bir şey olabilir ki, o da geçmişteki halk müziğine benzemez diye düşünüyorum. Halk neyse müziği de o olur yani. Halk başka şekilde yaşıyorsa, müziği de başka bir şekilde olur…” der.

Bir başka konuşmasında da bu yabancılaşmayı vurgular : “…Amerika’ da ve Fransa’ da konserler yaparken sesimin Ruhi Su’ ya benzerliğinden dolayı Ruhi hocanın isminin anılmasına şahit oldum. Bu bana ilginç geldi. Türkiye’ de bile Ruhi Su’ dan söz eden pek bulunmazken, oralarda onu tanıyanların varlığı önemlidir…” der. Bu aslında Türkiye’ deki değişimin, halkın yaşam biçiminin değişmesi sonucu halk müziğinin güncelliğinin azaldığının da ifadesidir.

Karadeniz müziğine gelince; İsmail Demircioğlu’ na göre bu gün ortalıkta Karadeniz müziği diye izlenen birçok şeyin gerçeği yansıtmadığını, bu baskın müziği dinleyen bir insanın “bütün Karadenizliler neşelidir” sonucu çıkarabileceğini, Karadeniz insanının daha hareketli, coşkun olduğunu, bütün Karadenizlilerin de öyle olduğu anlamının çıkarılmaması gerektiği,  Karadeniz’ in bir de “hüzün” tarafının olduğunu vurgular ve :

“…Amcam türkü söylerdi, babam kemençe çalarmış, köyümüzde tulum çalanlar var. Onların yaptıklarıyla günümüzde Karadeniz adıyla yapılan müziklerin hiç alakası yoktur… TRT radyosu kurulduktan sonra Türkiye’ nin sanat politikası belirlendiğinde Karadeniz “bizi eğlendirsin”,  Ege “bizi dans ettirsin”, Orta Anadolu “kostak müziği yapsın”, Doğu Anadolu “bizi ağlatsın” gibi bir yaklaşım oluştu ve Karadeniz müziği de bundan nasibini aldı… Son yıllarda bazı arkadaşlar güzel şeyler yapıyorlar. Oraya bakarak da sorunun cevabını alabiliriz. Mesela Birol’ un söyledikleri var…” der.

 Demircioğlu 1986’ da “Türkülerimiz” albümünü çıkardı.

 1987’ de “Sırdaş Türküsü” adlı albümü çıkardı. Bu albüm “Çekirdek Sanat Evi” nde yapılan kayıtları içeriyor. Kıyıda köşede kalmış bir albüm, ama Demircioğlu’ nun da en iyi albümü olarak değerlendiriliyor.

Okul yıllarında tanıştığı Erkan Oğur ile birlikte çalışmaya başlamaları da bu döneme denk düşer. Hayata bakışları, derviş misali mütevazı, yalın kişilikleri, naif duruşları türkülerle kurdukları derinlikli bağ, onlara yaklaşma biçimlerindeki ortak kaygılar bu ikiliyi halk müziğimizde öne çıkardı. Çalgılarını iyi çalan, seslerini iyi kullanan ikilinin konserleri kutsal bir ayin havasında geçer.

Erkan Oğur ile birlikte seslendirdikleri türkülerde esaseN O’ nun sesi duyulur, melodinin tiz perdelere çıktığı yerlerde Erkan Oğur’ un sesi tek başına ayırt edilebilir hale gelir. Bu ortak oluşturdukları ses rengi çok güzel bir renktir, “Gülün Kokusunu” duyarsınız o anlarda.

Erkan Oğur ile birlikte olduklarında insanda sanki bir birleri için yaratılmışlar hissini uyandırıyorlar. Erkan Oğur büyük bir alçak gönüllülükle”…kırkından sonra ben O’ nun gölgesinde söylemeye başladım, İsmail olmasaydı tek başıma cesaret edemeyebilirdim müziği başkalarıyla paylaşmaya” der. Bu beraberlik iki kişi arasında gerçekleşen bir iş birlikteliğinin ötesinde bir birlerini anlamaya ve birbirlerini tamamlamaya, beslemeye dayalı derin bir dostluk duygusunun varlığının da güzel bir örneğidir.

1988’ de Erkan Oğur ile birlikte ilk albümleri “Gülün Kokusu Vardı” albümünü çıkardılar.

2000’ de yine Erkan Oğur ile “Anadolu Beşik” albümlerini çıkardı. Ağırlıklı Doğu türkülerinden oluşan albümde Kul Hüseyin’ in nefesi “Zamanede Bir Hal Gelmesin Başa” türküsünü seslendirdi. Temelinde Alevi-Bektaşi kültürü bulunmayan, ezgisel olarak da batı müziğine meyli olan İsmail Demircioğlu Alevi deyişlerini yorumlamadaki ustalığını bu albümde yer alan, Pir Sultan Abdal’ dan yorumladığı “Karşıda Görünen Ne Güzel Yayla” türküsünde de gösteriyor.

Demircioğlu bir Karadeniz türküsü olan “Oy Benim Sevduceğum” türküsünü de yorumladı bu albümde. “Anadolu Beşik” çalışmasında kendilerine özgü tarzlarıyla, kullandıkları çalgılarıyla ve yürekten gelen sesleriyle, halk müziğine olan tutkulu aşklarıyla, bu müziğin doğasına uygun yorumlarıyla halk müziğimize çok güzel bir renk kattılar. Albüme Cengiz Özkan(bağlama), Ertan Tekin(mey, duduk), Bekir Sakarya(davul), İzzet Kızıl(bendir, tabla, djembe), Ferruh Yarkın(davul) ve Suren Asaduryan (duduk) eşlik etti.

Erkan-İsmail ikilisi aynı zamanda Türk Halk Müziği’ne sadece halk ozanları yönünden değil araştırmacı ve daha teknik bir bakışla yaklaşmalarının sonucu türküleri anneannemizin dinlediği, bize uzak bir müzik olmaktan çıkarıp yeni nesillere taşınmasını da sağlıyorlar.

Erkan Oğur ile birlikte Avrupa’ da, Amerika’ da ve Türkiye’ nin birçok kentinde konserler verdiler.

2002’ de Asker Türküleri albümünde yer aldı.

2004 Ocak ayında ikinci solo albümü “Nasibolsa” çıktı. Bu albüm Demircioğlu’ nun 20 yıl öncesinden başlayarak kurduğu bir düşün hayata geçmesiydi. Bu albümde Yunus Emre’ nin “Aşkından Yanar Yüreğim”, Sabahattin Ali’ den “Rüzgâr” ve A.Kadir’ in “Birinci Oğluma Ninni” şiirlerini besteledi ve yorumladı. Albüme adını veren “Nasibolsa” Talibi Coşkun’ dan alınan bir türkü.

Albümde Muzaffer Sarısözen’ in Niyazi Biçerel’ den derlediği (Çorum kaynakları bu türkünün Cesur Terzi tarafından derlendiği yazar, günahı Sarısözen’ in boynuna !) çok güzel bir Çorum türküsü de var; “Şu uzun gecenin gecesi olsam… sılada bir evin bacası olsam… çok güller kokladım koynuma soktum, hiç birisi yârim gibi kokmuyor…” diye sürüp giden, başka bir yerde rastlamanın pek mümkün olmadığı; bir zamanlar TV’ lerin henüz hayatımıza hakim olmadığı, kısa, karanlık, soğuk kış günlerinde, ailece soba başında oturulan, sobada fısıldayan güğümün sesine karışarak dinlenen TRT radyolarında, Muzaffer Akgün’ ün sesinden dinlediğimiz; yirmi altı kıtadan oluşan, anlattığı şeylerin tarifi olmayan, yürek dağlayan bir ağıt, türkü gibi bir türkü.

İsmail Demircioğlu bu türküyü ağır ağır, acele etmeden, sindire sindire, her kelimenin hakkını vere vere okuyor. “Türkü işte böyle söylenir” dedirtiyor insana. İsmail bu türkünün bir kıtasını bir konserinde  “benim yârim güzellerin güzeli “ yerine orijinalindeki gibi “ benim yârim Ermeni’ den Ermeni”  diye okumuş, Anadolu kültürünü binlerce yıldır besleyen bu kadim Anadolu halkına olan gnül borcunu da ifade etmiştir. Demircioğlu bu türkünün orijinal sözlerini eski Çorum valisi Atıl Uzelgün’ den almış.

Albümde Bahar Alkaya’ nın bestelediği geleneksel karakterde bir deyiş ve bir Karadeniz ağıtı, Çat’ ta Servet Çamoğlu’ ndan öğrendiği “Osman’ ın Ağıtı” ve dört de halk türküsü yorumu yer alıyor.

Bu albümde birçok ortak çalışmaya imza attığı sanatçı dostu Erkan Oğur’ un da varlığı hissediliyor. Düzenlemeler Erkan Oğur’ a ait. Erkan Oğur sesiyle ve sazıyla da albüme renk katıyor. Albümde Oğur’ un dışında Okan Murat Öztürk, İbrahim Karaca ve Cem Aksel de yer alıyor.

İsmail Hakkı Demircioğlu Karadeniz türkülerini en güzel yorumlayan, Karadeniz hikâyelerini en güzel anlatan insanların başında gelir. Yazları Rize’ ye çay toplamaya, yöresel ağıtlar, ninniler, türküler ve hikayeler derlemeye gider.

Ne zaman davet etsek gelir, sahnede Ruhi Su Dostlar Korosu’ nun yanında yerini alır. Birçok kez İstanbul’ da ve Türkiye’ nin çeşitli kentlerinde İsmail Hakkı Demircioğlu ile birlikte konserler yaptık. Erkan Oğur da zaman zaman konserlerimizde bize katıldı.

Her yıl 20 Eylül günü Zincirlikuyu’ daki Ruhi Su – Sıdıka Su anıt mezarında yapılan anmalarda birçok kez beraber olduk.

Bize göre Ruhi Su’ nun türkülerinden ve kişiliğinden sonraki en büyük miraslarından birisi de İsmail Hakkı Demircioğlu’ dur.

Demircioğlu bunca sevgiye, sabıra ve emeğe rağmen hak ettiği tanınmışlığın küçük bir kısmını son yıllarda yakalayabildi. Fakat şu da bir gerçek ki “hiçbir değer kaybolmaz, her şey gün gelir yerini bulur.”

Ruhi Su Kültür ve Sanat Derneği